Ana içeriğe atla

2. DÜNYA SAVAŞI SONRASI ALMAN EKONOMİK MUCİZESİ

Herhangi bir şeye başlamadan önce liberteryen ve devletçi ekonomik anlayışı ikiye ayıralım ve bunların spektrumlarını oluşturalım. Bunlardan ilki üretimi kim yapıyor, ikincisi kar payını kim alıyor sorularına cevap verecek.
Üretim araçlarının kontrolünün en devletçi olduğu noktada özel hiçbir girişim bulunmaz, her üretimi devlet halleder. İkisinin ortasında bulunduğu noktada devlet regülasyonlar, para politikaları, batan şirketlere verilen paralar gibi şeyler ile piyasaya müdahale eder ancak üretim araçları tamamen kendinin değildir. En liberteryen tarafta ise devlet hiçbir şeye karışmaz.
Üretilen gelirin paylaşımının en devletçi olduğu noktada %100 vergilendirme vardır, en liberteryen olduğu noktada ise vergilendirme yoktur.
2. Dünya Savaşı sonrası işgal altındaki Batı Almanya’da ortalama üstü gelire sahip bir kişi %85’lik vergi dilimine girerdi, ayrıca her türlü ürün üzerinde fiyat kontrolleri vardı ve şirketler yüksek regülasyonlara ve vergilere uymak zorundalardı. Bu yüzden işgal altındaki Batı Almanya’yı spektrumlara yerleştirmek istersek şuna yakın bir şeye ulaşırız:






Şimdi ise bundan uzaklaşıp Ludwig Erhard isimli ekonomi doktoruna bakalım. Erhard, 2. Dünya Savaşı boyunca Nazilere karşı çıkmış bir Alman’dı. Nazilerin yönetimindeki devlet kontrolüne karşı liberal ekonomiyi savunmuş, Nazi Üniversite Öğretmenleri Birliği’ne de katılmayı reddetmişti. Nazi karşıtı fikirleri en başından beri belli olduğu için İngiliz ve Amerikalılar 1947’de ortak kurdukları Finans Bakanlığı’na Erhard’ı yönetici olarak aldılar.

http://www.ludwig-erhard.de/wp-content/uploads/mail_41851_11845.jpg
Erhard’ın ilk görevi Alman para birimini yeniden oluşturmaktı. Savaş sonucu oluşan hiperenflasyon sonucu Alman Markı tamamen değersiz hale gelmişti. İnsanlar binlerce yıl geriye gitmişçesine takas yöntemlerine geri dönmüşlerdi, takas yapmak için her gün çalışmayı bıraktıkları saatlerin nedeniyle düşük olan verimlilik seviyeleri bize paranın neden kullanışlı bir şey olduğunu hatırlatır. Büyük şirketler bile başka aracı firmalar yardımı ile ürünlerini takas ederek hayatta kalıyorlardı.
Bir sorun daha vardı ancak Amerikan ve İngiliz yöneticiler bunu kavramış değillerdi. Fiyat kontrolleri piyasanın işleyişine engel oluyor ve kıtlıklar yaratıyorlardı.
Erhard’ın bunlar hakkındaki düşünceleri daha savaş devam ediyorken bile yazılıydı. Devletin ekonomideki tek görevi toplumdaki en az gelirli sınıfın da  orta seviyeye yakın bir hayat yaşayabiliyor olmasını sağlamak, geri kalan hiçbir şeye karışmamaktı. Buna Sosyal Market Ekonomisi veya Ordoliberalizm dendi. Bütün ürünlerdeki fiyat kontrollerini tamamen kaldırdı, %35 ve %65 arasında değişen kurumlar vergisini %50’ye sabitledi ve %85’lik vergi dilimine giren kişinin artık %18 vergi ödemesini sağladı. %50 kurumlar vergisi günümüz için fazla gelebilir, örneğin günümüzde %35'in üzerinde kurumlar vergisi alan bir devlet yoktur. Ancak bu reformlar yapılırken Amerika'da bu vergi %40'ın biraz altındaydı ve 2 yıl sonra %50'nin üzerine çıktı. Hiperenflasyon için de ilk önce eski paraları alıp halka birkaç sıfırı eksik bir şekilde yeni para birimi verdi, daha sonra da merkez bankasının agresif para basmasını kısıtladı. Ülkemizdeki TL’den YTL’ye geçiş de büyük ihtimalle bu hareketten esinlenilmişti. Para birimi reformu 1947’de, fiyat kontrolleri reformu 1948’de oldu.
Tüm bunların sonunda Erhard, spektrumları şu noktalara çekmiş oldu:


Erhard ile Amerikan işgal otoriteleri arasında konuşma geçti:
General Clay: Bay Erhard, danışmanlarım bana bu yaptığınız hamlelerin çok büyük hatalar olduğunu söylüyor.
Erhard: Bay General, boşverin! Benim danışmanlarım da aynılarını söylüyor.

Daha sonrasında ise:
Bir Albay: Büyük kıtlıklar varken fiyat kontrollerini nasıl azaltmaya cürret ediyorsunuz?
Erhard: Bakın, Bay Oberst. Ben fiyat kontrollerini azaltmadım, tamamen kaldırdım! Böylece insanların uyması gereken tek kontrol ellerindeki Alman Markları olacak. Ve bu Alman Markları için sıkı çalışacaklar, bekleyin ve görün

Yale’de Ekonomi profesörü olan Alman-Amerikan  Henry Wallich, bu reformlardan sonra şunları yazdı: “Ülkenin ruhu tek gecede değişti. Gri, aç, ölü gibi figürler tekrar dönmüş yiyecekleri aramaya sokaklara çıkmışlardı”
Reformlardan sonraki Pazartesi günü marketler tekrar dolmaya başlamış, para tekrar değişim aracı olarak kullanılmaya başlanmıştı. İnsanlar reformlardan önce her hafta 10 saat kadar işlerinden ayrılıp ellerindekini takas etmeye çalışıyorlarken Haziran ayındaki reformdan 4 ay sonra bu saat yarı yarıya düşmüştü. Aynı zamanda Haziran’dan Aralık’a kadar endüstriyel üretim %50’nin üzerinde bir artış gösterdi.
1958’e yani reformlardan 10 yıl kadar sonra Batı Almanya ekonomisi reformların yapıldığı yılın 4 katına çıkmıştı, bunun için ortalama olarak her yıl ortalama %14.8'lik bir büyüme gerekir. Bunlar olurken sosyalist olan Doğu Almanya olduğu yerde sayıyordu.
Marshall Planı’ndan Almanlar 2 milyar dolara yakın para almalarına rağmen zaten savaş tazminatı ve işgal taburlarının masrafları için 3.4 milyar dolar kadar borçluydular, yani bu yardımdan hala net olarak zararda idiler. Yani bu başarı Marshall Planı'ndan faydalanmış olmalarına atfedilemez. Savaştan yeni çıkmış olmalarına da atfedilemez, çünkü fiyat reformundan önce 1945-1948 arasındaki 3 yılda hala savaş öncesi endüstriyel üretim seviyesinin yarısındaydılar.
Başarılarından dolayı Erhard ilk önce Batı Almanya’da Ekonomi Bakanı, sonra da Şansölye oldu.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

YAVUZ GELİYOR YAVUZ

Daha önce bu donanma şarkısını duymuş muydunuz? Duymadıysanız büyük ihtimalle bunun suçlusu siz değilsiniz. ''yavuz geliyor yavuz'' aslında bir donanma şarkısı olmasına rağmen arkasında çok özel bir hikaye barındırır. Öncesinde isterseniz şarkıyı bir dinleyelim. https://www.youtube.com/watch?v=-UnrMwhw3qw& Gördüğünüz ve dinlediğiniz üzere şarkı aslında pek de ''hikaye'' içerikli değilmiş gibi gözüküyor değil mi? Bunun sebebi bu şarkının aslının böyle olmayışı.            --MARŞIN SÖZLERİ-- Yavuz geliyor Yavuz da denizi yara yara, Biz düşmanı yeneriz de başına vura vura. Yavuz geliyor Yavuz da denizi aşa aşa, Askerinle bin yaşa da Mustafa Kemal Paşa! --TÜRKÜNÜN SÖZLERİ-- Yavuz geliyor Yavuz da Denizi yara yara Kız seni alacağım da başına vura vura Gemim geliyor gemim de Vona Burnu'ndan beri Kız Allah'ı seversen de at başından çemberi Hey gidi kara gemi de topladın redifleri Döndün limandan beri de ağlattın ferikleri Yavuz ...

A poem of Rudyard Kipling Rudyard Kipling'in bir şiiri(Çeviri: Bülent Ecevit)

If … If you can keep your head when all about you Are losing theirs and blaming it on you, If you can trust yourself when all men doubt you, But make allowance for their doubting too; If you can wait and not be tired by waiting, Or being lied about, don’t deal in lies, Or being hated, don’t give way to hating, And yet don’t look too good, nor talk too wise: If you can dream – and not make dreams your master; If you can think – and not make thoughts your aim; If you can meet with Triumph and Disaster And treat those two impostors just the same; If you can bear to hear the truth you’ve spoken Twisted by knaves to make a trap for fools, Or watch the things you gave your life to broken, And stoop and build ’em up with wornout tools: If you can make one heap of all your winnings And risk it on one turn of pitch-and-toss, And lose, and start again at your beginnings And never breathe a word about your loss; If you can force your heart and nerve and sinew To serve your turn long ...

Admiral Scheer.

Admiral Scheer.Elit Alman donanmasının beş dev asının sonuncusu.En son batan, denizler hakimi, tarih sahnesinden fırlamış, bir modern korsan.Deutcland sınıfı ağır kruvazör,1934 de denizle buluştu.280 mm lik 6 topu ile saat de 52 km hızı onu düşmanlarının yakalamasına engel olacak gücü fazlasıyla veriyordu.2 Arado Ar 196 deniz uçağı ile ve radarla teçhiz edilen gemiye,mürettebatı tarafından çok sev ilen centilmen ve çok zeki, Theodor Krancke komuta ediyordu.İspanya iç savaşında ilk savaş deneyimi yaşayan gemi savaş başlayınca,Norveç sularında müttefik konvoylarını batırma görevini üstlendi.Konvoyu koruyan ticaret kruvazörü Jervis Bay'ı batırarak ilk zaferini elde etti.Ama kahramanca direnen Jervis Bay,konvoya zaman kazandırmış böylece gemiler kaçabilmişti.Açık denizlere yollanan Admiral Scheer burda aradığı ortamı fazlasıyla buldu. Modern korsan gemisi olarak destan yazdı.Kah kılık değiştirip kendini bir İngiliz kruvazörü olarak tanıttı,bazen İngilizce yayınlarla ...