Ana içeriğe atla

Marcus Antonius'un Sezar'ın katli ardından halka konuşması

13 Temmuz M.Ö. 100 – 15 Mart M.Ö. 44 tarhihleri arasında yaşayan roma cumhuriyrtinin büyük lideri Jul Sezarın Romayı çok iyi yönetip iyi yerlere getirdiği düşüncesinin ne denli doğru yada yanlış olduğunu bir yana bırakıp bir imparatoru el ele verip katleden bir grup yönetici sınıfının içerisinde bu eylemi planlayan ancak kimine göre korkusundan bana göre sevgisinden olsa gerek bu suikastı engellemeye çalışan Marcus Antonius un Sezarın naaşı başında onu tabiri caizse "ti"ye alan halka konuşması hep etkileşmiştir beni. Aslında Sezarı öldürmekten suçlanacak olan bir kişinin kıvrak zekasıyla başta Brütüs olmak üzere  diğer kanlı elleri halka güzel bir eleştiriyle sunmuştur.Böylece halkın Sezara olan kinini sevgiye çevirip, ona hançer vuran kanlı ellere olan saygıyı kin ve nefret duygusuna çevirerek roma tarihinin mihenk taşı olan bir tarihi değişimini yaşatan konuşmasıdır bu.Bir çok tarihçi tarafındanda dünya tarihindeki en etkili konuşma olarak gösterilmiştir.Bu hitabet Sezarın ölümünden 1643 yıl ardından 1599 yılında William Shakespeare tarafından  kaleme alınmış ve tiyatro oyunu olarak milyonlarca kez sergilenmiştir sanırım. Wikipediadan alıntıladığım Sezara suikast kısmı ve shakespearein kaleminden Marcus Antonuisun konuşması..




15 Mart M.Ö. 44 tarihinde bir grup senatör, Senatoya gücüne geri vermesini rica eden bir dilekçe taslağını okuması için Sezar'ı foruma çağırdı. Ancak dilekçe bir kandırmacaydı. Suikast planını dehşet içindeki bir Liberator, Servilius Casca'dan bir gece önce kısmen öğrenen ve işlerin kötüleşmesinden korkan Marcus Antonius, Sezar'ı merdivenlerde engellemek için foruma gitti. Ancak Sezar'ın yolu Campus Martius'da bulunan Pompey Tiyatrosundan geçerken bir grup senatör tarafından kesildi ve Sezar doğu portikosuna bitişik bir odaya doğru yönlendirildi.




Sezar sahte dilekçeyi okumaya başladığı sırada dilekçeyi kendisine sunmuş olan Tillius Cimber, Sezar'ın togasını aşağı indirdi. Sezar, ağlayarak Cimber'e "ama bu bir vahşet!" ("Ista quidem vis est!") dediği sırada, Casca hançerini çekti ve diktatörün boğazını bir yandan diğer yana kesti. Sezar hemen etrafından döndü ve Casca'nın kolunu yakalayarak "Casca, seni hain, ne yapıyorsun?" dedi. Korkudan donakalmış olan Casca, Yunanca "Kardeşlerim, yardım edin" diye bağırdı ("ἀδελφέ, βοήθει!", "adelphe, boethei!"). Tam bu sırada aralarında Brutus'un da bulunduğu grubun geri kalanı da Sezar'ı bıçaklamaya koyuldular. Sezar kaçmaya çalıştı ancak gözleri kandan göremez olduğundan ayağı takıldı ve yere düştü; adamlar, Sezar portikonun alt merdivenlerinde savunmasız bir şekilde kalana kadar hançerlerini saplamaya devam ettiler. Eutropius'a göre bu suikaste müdahil olan kişi sayısı altmışdan fazlaydı. Sezar 23 defa hançerlenmiştir.Suetonius'a göre bir doktor, aldığı yaralardan sadece ikincisinin yani boynuna aldığı yaranın ölümcül bir yara olduğunu ispatlamıştı 



Diktatörün son sözlerinin ne olduğu kesin olarak bilinmemektedir ve bu konu tarih boyunca bilim adamları ve tarihçiler arasında bir tartışma konusu ola gelmiştir. Genellikle en bilinen versiyonu Latince bir deyiş olan Et tu, Brute? ("Sen bile mi Brutus?" ya da "Sen de mi, Brutus?") şeklindedir ve Shakespeare'in Julius Caesar adlı oyunundan alınmıştır. Aslında tam olarak makaronik bir satırın ilk parçası olarak: "Et tu, Brute? öyleyse yıkıl (öl) Sezar." şeklindedir. Shakespeare'in versiyonunu Romalı tarihçi Suetonius'un Sezar'ın son sözlerinin Yunanca bir deyim olan "καὶ σύ, τέκνον;" ("Kai su, teknon? olarak okunur": Türkçesi "Sen de mi çocuğum?" şeklindedir) olduğunu iddia eden versiyonu takip eder. Diğer taraftan Plutarch Sezar'ın hiç bir şey söylemediğini ve suikastçilerin arasında Brutus'u gördüğünde togasını başının üstüne çektiğini aktarır.



Plutarch, suikastten sonra Brutus'un bir şeyler söylemek için yoldaşı senetörlerin önüne geçmek istediğini ancak onların binadan kaçmayı tercih ettiklerini iddia eder. Brutus ve beraberindekiler bağırarak Capitol Tepesine doğru yürüdüler ve sevgili şehirlerine şöyle seslendiler; "Roma Halkı, bir kez daha özgürüz!". Olacakların farkına çoktan varan Roma yurttaşları kendilerini evlerine kilitlediğinden bu sevinç çığlıkları sessizlikle karşılandı.



Sezar'ın üzerinde 23 adet yara izi olan balmumundan bir heykeli foruma dikildi. Toplanan kalabalıktan birinin başlattığı yangın, forumun ve komşu binaların ciddi biçimde zarar görmesine yol açtı. Takip eden kaos sırasında Marcus Antonius, Octavian ve diğerleri beş seri iç savaşta karşı karşıya geldi ve tüm bunlar Roma İmparatorluğunun doğumuyla sonuçlandı.



ve gelelim o tarihi konuşmaya ;



Dostlar, Romalılar, vatandaşlar, beni dinleyin: Ben Sezar'ı gömmeye geldim, övmeye değil. 


İnsanların yaptıkları fenalıklar arkalarından yaşar, iyilikler çok zaman kemikleriyle beraber gömülür; haydi 

Sezar'ınkiler de öyle olsun. Asil Brutus size Sezar'ın haris olduğunu söyledi; eğer böyleyse, bu ağır bir suç. 

Sezar da onu pek ağır ödedi. Şimdi burada Brutus'la diğerlerinin izinleriyle, çünkü Brutus şeref sahibi bir zattır; 

zaten hepsi, hepsi şerefli kimselerdir, evet müsaadeleriyle burada Sezar'ın cenazesinde söz söylemeye geldim. 

O benim dostumdu, bana karşı vefalı ve dürüsttü; lakin Brutus haris olduğunu söylüyor ve Brutus şerefli bir zattır. 

Sezar Roma'ya birçok esir getirdi, devlet hazinelerini bunların kurtuluş akçeleri doldurmuştu. Acaba Sezar'da hırs 

diye görülen bu muymuş? Fakirler ne zaman ağlasa, Sezar'ın gözleri yaşarırdı; hırs daha sert bir kumaştan olsa 

gerek. Fakat gene Brutus onun için haristi diyor; Brutus da şerefli bir adamdır. 



Siz hep gördünüz, Luperkalya yortusunda ben kendisine üç defa kırallık tacı sundum, üç defasında da reddetti; 

hırs bu muymuş? Gene Brutus, haristi diyor. Ve şüphesiz kendisi şerefli bir adamdır. Ben Brutus'un dediklerini 

çürütmek için söz söylemiyorum, buraya bildiklerimi söylemeye geldim. Bir zamanlar siz onu hep severdiniz, bu 

sebepsiz değildi; öyleyse sizi ona yas tutmaktan alıkoyan nedir? Ey izan! Sen hoyrat hayvanlara sığınmışsın, 

insanlar da muhakemelerini kaybetmiş. Beni affedin. Kalbim tabutun içinde, şurda, Sezar'ın yanında, tekrar bana 

gelinceye kadar beklemeli. 
  
  

Daha dün Caesar'ın bir sözü 

Dünyadan daha ağır basardı. 

Şimdiyse serilmiş yatıyor şurada, 

Bir dilenci bile eğilmez olmuş önünde. 

Ah kardeşler! Ben yüreklerinizi, kafalarınızı 

Azdıracak, ayaklandıracak bir insan olsaydım, 

Brutus'a da, Cassius'a da kötülük edebilirdim; 

Ama, bilirsiniz, şerefli insanlardır onlar. 

Onlara kötülük etmek istemem. Bir ölüye, 

Kendime ve sizlere zararlı olmam daha doğru 

O şerefli insanlara kötülük etmekten. 

Ama bir yazı var, Caesar'ın mührü basılmış; 

Çekmecesinde buldum; vasiyetnamesi Caesar'ın 

Bunları halka okusam, ki hoş görün, 

Hiç okumak niyetinde değilim; 

Bir okusam bunları, halk doğru gider, 

Yaralarını öperdi ölmüş Caesar'ın; 

Mendillerini boyardı kutsal kanına. 

Ne kanı, tek kılını dilenirdi saçlarının, 

Anmak için Caesar'ı ve ölürken de 

Değerli bir miras diye bırakmak için 

Çocuklarına. 









Sabırlı olun dostlarım, okumam doğru olmaz: 

Sırası mı şimdi bilmenizin 

Sizi ne kadar sevdiğini Caesar'ın? 

Odun değil, taş değil, birer insansınız; 

İnsan olarak dinleyince de Caesar'ın dileklerini 

Tutuşur yürekleriniz, deliye dönersiniz 

Bilmemeniz daha iyi, 

Her şeyini sizlere bıraktığım. 

Bilirseniz, neler, neler olur kim bilir!









Sabırlı olun, bekleyin biraz, ne olur! 

Fazla ileri gittim, korkarım, 

Size bu vasiyetnameden söz etmekle. 

Bir zararım olmasından korkuyorum doğrusu 

Caesar'ı bıçaklayan şerefli insanlara; 

Korkuyorum gerçekten. 


Anlaşıldı, zorla okutturacaksınız bana. 

Öyleyse bir halka olun Caesar'ın çevresinde, 

Göstereyim size bu dilekleri yazanı. 

İnebilir miyim? İzin veriyor musunuz bana? 



Yaş varsa gözlerinizde, hazır olun dökmeye; 

Bu şalı hep bilirsiniz; ben hiç unutmam 

Onu Caesar'ın üstünde ilk gördüğüm günü; 

Bir yaz akşamı çadırındaydık: 

Nervius'un ordularını yendiği gün. 

Bakın şurasından girmiş hançeri Cassius'un. 

Şurasını ne hırsla yarmış Casca. 

Şurasından o çok sevdiği Brutus bıçaklamış! 

Geri çekerken de lanetlik hançerini 

Bakın nasıl gelmiş ardından Caesar'ın kanı, 

Kapılara fırlayıp anlamak ister gibi 

Gerçekten Brutus mu değil mi diye 

Böylesine hoyratça vuran. 

Çünkü, biliyorsunuz, Brutus 

Koruyucu meleğiydi Caesar'ın. 

Tanrılar, siz söyleyin nasıl severdi onu! 

Aldığı yaraların en acısı bu oldu. 

Vurduğunu görünce Brutus'un, 

Nankörlük, hiyanetin kollarından beter, 

Yıktı bitirdi onu, yarıldı aslan yüreği, 

Kapayıp meşlahıyla yüzünü koca Caesar 

Düştü Pompeius heykelinin dibine, 

Kanlarının oluk oluk aktığı yere. 

Ah, o ne düşüştü o, yurttaşlar, 

Ben, sen, hepimiz düştük onunla 

Ve en kanlı hiyanet geçti başımıza. 

Elbet ağlarsınız böyle, duyuyorum içimde 

Yüreklerinizin nasıl yandığını. 

Rahmet damlaları bu döktüğünüz yaşlar. 

Duygulu yürekler, sizleri ağlatan 

Yaralı meşlahını görmek mi oldu yalnız? 

Bir de şuraya bakın! Bakın, işte kendisi 

Delik deşik olmuş ihanet hançerleriyle.







Dostlarım! Canım kardeşlerim! Sizi böyle birden 

İsyana sürüklemiş duruma sokmayın beni. 

Bu işi yapanlar şerefli insanlardır. 

Yazık, bilmem neye kızıp da yaptılar bunu. 

Akıllı, şerefli insanlar hepsi; 

Elbet, haklı sebepler gösterirler size. 

Ben yüreklerinizi çalmaya gelmedim, dostlar; 

Ben bir söz ustası değilim, Brutus gibi; 

Hep bilirsiniz, ben dostunu seven 

Kaba saba bir adamım; bunu bildikleri için 

İzin verdiler halkın önünde konuşmama. 

Ne zekâm elverir, ne sözlerim, ne değerim, 

Etkim, inandırma gücüm yeter 

Halkın kanını azdırıp tutuşturmaya. 

Ben içimden geleni söylüyorum düpedüz; 

Sizin de bildiğiniz şeyler söylediklerim. 

Canım Caesar'ın yaralarını gösteriyorum 

Şu zavallı, güçsüz, dilsiz ağızları 

Konuşturuyorum kendi yerime. 

Ama ben Brutus olsaydım, 

Ya da Brutus Antonius'un yerinde olaydı, 

Öyle bir Antonius olurdu ki, 

Akıllarınızı başlarınızdan alır, 

Caesar'ın her bir yarasını bir dile çevirip 

Roma'nın taşlarını yerinden oynatır, 

Ayaklandırırdı sizi.

Dostlar, ne yapacağınızı bilmeden gidiyorsunuz; 

Sevgilerinize nesiyle hak kazandı Caesar? 

Ah bilmiyorsunuz bunu; şunu söylemeliyim size: 

Vasiyet yazısı var dedim, unuttunuz. 

İşte vasiyeti, Caesar'ın mühürüyle hem de. 

Her Roma yurttaşına, her birine ayrı ayrı 

Yetmiş beşer drahmi bırakıyor

Ayrıca Tiber kıyısındaki gezi yerleri, 

Kendi bağları, bahçeleri, yeni fidanlıkları 

Hep size kalıyor, size bırakıyor hepsini, 

Size ve mirasçılarınıza dünya durdukça; 

Hep birlikte gezip dolaşasınız, 

Gidip dinlenesiniz diye oralarda. 

İşte buydu Caesar. Bir daha gelir mi böylesi?

Şimdi bırak yürüsün. 

Bir kez ayaklandın ya, ey Hınç. 

Dilediğin yere git artık! 









Kalabalığın öfkesi yön değiştirince, Brutus'la arkadaşları Roma'dan kaçarlar.

Roma'ya gelen Octavius ve Lepidus'la birleşir Antonius. İç savaş başlar.

Bir gece Brutus'un çadırında Caesar'ın hayaleti belirir, «Philippi'de görüşürüz demeye geldim» der ve kaybolur. 

Ve Philippi'deki savaşı kaybeden Brutus, kendini öldürerek tutsak alınmaktan kurtulur. 

Savaşı kazanan Octavius ve Antonius ondan saygıyla söz ederler.



Yazan: William Shakespeare , 1599

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

YAVUZ GELİYOR YAVUZ

Daha önce bu donanma şarkısını duymuş muydunuz? Duymadıysanız büyük ihtimalle bunun suçlusu siz değilsiniz. ''yavuz geliyor yavuz'' aslında bir donanma şarkısı olmasına rağmen arkasında çok özel bir hikaye barındırır. Öncesinde isterseniz şarkıyı bir dinleyelim. https://www.youtube.com/watch?v=-UnrMwhw3qw& Gördüğünüz ve dinlediğiniz üzere şarkı aslında pek de ''hikaye'' içerikli değilmiş gibi gözüküyor değil mi? Bunun sebebi bu şarkının aslının böyle olmayışı.            --MARŞIN SÖZLERİ-- Yavuz geliyor Yavuz da denizi yara yara, Biz düşmanı yeneriz de başına vura vura. Yavuz geliyor Yavuz da denizi aşa aşa, Askerinle bin yaşa da Mustafa Kemal Paşa! --TÜRKÜNÜN SÖZLERİ-- Yavuz geliyor Yavuz da Denizi yara yara Kız seni alacağım da başına vura vura Gemim geliyor gemim de Vona Burnu'ndan beri Kız Allah'ı seversen de at başından çemberi Hey gidi kara gemi de topladın redifleri Döndün limandan beri de ağlattın ferikleri Yavuz ...

A poem of Rudyard Kipling Rudyard Kipling'in bir şiiri(Çeviri: Bülent Ecevit)

If … If you can keep your head when all about you Are losing theirs and blaming it on you, If you can trust yourself when all men doubt you, But make allowance for their doubting too; If you can wait and not be tired by waiting, Or being lied about, don’t deal in lies, Or being hated, don’t give way to hating, And yet don’t look too good, nor talk too wise: If you can dream – and not make dreams your master; If you can think – and not make thoughts your aim; If you can meet with Triumph and Disaster And treat those two impostors just the same; If you can bear to hear the truth you’ve spoken Twisted by knaves to make a trap for fools, Or watch the things you gave your life to broken, And stoop and build ’em up with wornout tools: If you can make one heap of all your winnings And risk it on one turn of pitch-and-toss, And lose, and start again at your beginnings And never breathe a word about your loss; If you can force your heart and nerve and sinew To serve your turn long ...

Admiral Scheer.

Admiral Scheer.Elit Alman donanmasının beş dev asının sonuncusu.En son batan, denizler hakimi, tarih sahnesinden fırlamış, bir modern korsan.Deutcland sınıfı ağır kruvazör,1934 de denizle buluştu.280 mm lik 6 topu ile saat de 52 km hızı onu düşmanlarının yakalamasına engel olacak gücü fazlasıyla veriyordu.2 Arado Ar 196 deniz uçağı ile ve radarla teçhiz edilen gemiye,mürettebatı tarafından çok sev ilen centilmen ve çok zeki, Theodor Krancke komuta ediyordu.İspanya iç savaşında ilk savaş deneyimi yaşayan gemi savaş başlayınca,Norveç sularında müttefik konvoylarını batırma görevini üstlendi.Konvoyu koruyan ticaret kruvazörü Jervis Bay'ı batırarak ilk zaferini elde etti.Ama kahramanca direnen Jervis Bay,konvoya zaman kazandırmış böylece gemiler kaçabilmişti.Açık denizlere yollanan Admiral Scheer burda aradığı ortamı fazlasıyla buldu. Modern korsan gemisi olarak destan yazdı.Kah kılık değiştirip kendini bir İngiliz kruvazörü olarak tanıttı,bazen İngilizce yayınlarla ...